Ömür Sermayesi

Başlıktaki tamlamanın ikinci kelimesi bir ekonomi terimi. Ama bu tamlamadaki mecazdan (metafor) konumuzun insan ömrü olduğu da açık. (Öğretici metinlerde de mecaz kullanılabilir.)

Bir ömürdür yaşanan, zaman-mekân içre.

Süresini bilmediğimiz ömrümüzün yollarında ilerlerken günler bir bir devrilir. Günler haftaları, haftalar ayları bütünlerken mevsimler de ardı ardına diziliverir:

Mevsim gelir; karlar erir, sular yürür; taşı, toprağı otlar bürür. Yeşilin en güzel, en taze tonlarını bağrında yeşerten bahar doğası, bizi kendisine davet eder. Şakıyan kuşların, ötüşen böceklerin sesleriyle oluşan bir doğal müzik kendini kırlara salanların ruhunu okşar.

Mevsim gelir; ağaçlar allanır, başaklar sallanır, kovanlar ballanır. Bu mevsimde sararmış buğday tarlalarındaki başakların dansıyla taşan duygular, sarar sarmalar insanı.

Mevsim gelir; gökler kararır, ufuklar morarır, yapraklar sararır. Hazan mevsimi, hüzün mevsimi… Belki de bakışa göre, kişiye göre hasat mevsimi, bolluk mevsimi…

Mevsim gelir; rüzgâr acı acı vurur, dallar kurur, hayat durur. Ve gökten yağan “beyaz ölüm”dür; doğa “beyaz bir karanlığa” gömülür, gariplerin gözünde, garipler için.

Bir devridaimdir yaşanan, yıllar içre.

Bu devridaim içinde nice tohumlar çatlar, nice fidanlar meyveye durur; nice bebeler dile, nice kalemler söze gelir.

Bu devridaim içinde nokta nokta, belki karış karış, hatta adım adım gelişenlerin yanında, kendini tekrar edenlere ne demeli?

Bu devridaim içinde ulaştığı noktayı da koruyamayıp, tepe taklak olup gerisin geri kayanlara ne demeli?

Bu devridaim içinde doğru çizgisini kaybedip şeytanın eğri yollarında, çıkmaz sokaklarında fink atanlara ne demeli?

Bu devridaim içinde yolunu kaybettiğini anlayıp, feryad ü figan, ağlayıp sızlayanlara “Allah tevbeleri kabul edendir.” demeli.

Bu dünya içinde günlerin, ayların, mevsimlerin tekrarı vardır. Ama her an ömür sermayesinden tüketen insan için bir saniyenin bile tekrarı yoktur. Bir mekâna, bir zamana kayıtlı olan ömrümüzden bir “an”ı bile tekrar yaşamamız mümkün değildir.

Bu sermayede değer birimi nefestir. Hiç kimsenin ömür sermayesindeki nefes miktarını bilemiyoruz. Bu noktada kendi durumumuzdan da habersiziz.

Ömür sermayemizin miktarını bilmemek, onu harcarken çok dikkatli olmamıza yardımcı olmalıdır. Bu konuda dikkatsiz olanlar, gafil olanlardır.

Ömür sermayesinin harcanmasında kimse cimrilik yapamaz. Onun harcanıp harcanmaması bizim irademize bağlı değil. Zamanın akışı içinde herkes bu sermayesinden ister-istemez, sürekli harcamak zorundadır.

Nefesler tükendiğinde, sermaye sıfırlandığında, bu dünya terk edilmiş oluyor.

Gafiller bu anın bir gün geleceğini hiç düşünmek istemezler. Kendilerine ölümü hatırlatan herkesten ve her şeyden mümkün olduğunca kaçarlar. Bir yerde, ölümle ilgili bir söz geçtiğinde “şeytan kulağına kurşun” sözünü sık sık kullanırlar. Bu sözün bir söyleniş şekli var: Bir eliyle kulağını çeken kişi, şeytana bir öpücük gönderir; bir tahtaya ya da tahtaya benzer bir şeye vurarak “şeytan kulağına kurşun” der. Bu beyhude davranışın, bu yanlış sözün kaynağını bilmiyorum.

Ey hayat gemisinin yolcuları! Bize bahşedilmiş ömür sermayesini çarçur etmemek için yolculuğumuzda pusulamız Kur’an olmalı diyorum, vesselam…

29-05-2021

Cezmi GENÇTEN

Yorum Yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir