Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz! Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz! Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!…
Mesajlar etiketlendi hikaye
Kaymaklı Tavukgöğsü – Kemal Bilbaşar
Bay Naci Duru, elbise kuponlarından ilkini, Yerli Mallar Pazarı civarında gelip geçenlere “Memur kuponları alıyorum!..” diyen karaborsacılara satmış, dönüyordu. Artık eskisi gibi acemi ve utangaç değildi. Alışverişi bir ayak önce bitirmek için, ilk teklif edilen…
Gülen Ada – Cevat Şakir Kabaağaçlı
Kimi insan para pul budalası olur, kimisi keşif ve icat meraklısı, bazısı da musiki aşığı. Deli Davut ise adalar karasevdalısıydı. Denizin bu deli divanesinin gözünde hep adalar tüter, adalar titrerdi. Tan yeri ağarırken adalarla beraber…
Elli Kuruş – Orhan Kemal
İster lapa lapa kar, ister şarıl şarıl yağmur yağsın, isterse de bütün gecenin ayazından karlar dona kesmiş olsun, sabahın beş buçuğunda karanlıkları ürperten sesiyle sokağa girerdi: “Gazete, havadiis!” Sabahın dördünde yazı makinemin başına geçtiğim için,…
Avcı Hattı – Bekir Sıtkı Kunt
O günü, dünkü bir vak’a gibi, bütün canlılığıyla, pek yakından hatırlarım: Büyük merasim salonu bayraklarla süslenmişti. Biz talebe elbisesini son defa giyinmiş ve bu salonda sıra sıra yerlerimizi almıştık. Hazırlık kıtası ve mektep devresi olarak,…
Yaz Gelmeyi Görsün – Seyfettin Başçıllar
Güneşli ve sıcak bir yaz günüydü. Şehrin meydanındaki saat, öğle sonu ikiyi gösteriyordu. K.’nin dağ köylerinden, on-on bir yaşlarında, iri kara gözlü, işlemeli sarı bir mintanla şayak bir şalvar giyinmiş, genç irisi bir çocuk, elinde…
Taşın Başı – Yaşar Hadi Öner
Taşın Başı, köyün kıyısında iri iri taşların dizili olduğu yerin adıydı. Rahmetli Yetim Mehmet’in harmanının tam kenarındaydı. Yetim Mehmet ta gençlik zamanında akrabalarının ve komşularının da yardımıyla şimdi çoğu yılların etkisiyle aşınıp taşınmış, üzerinde yosunlar…
Kambur Hafız ve Minare – Mustafa Kutlu
Bir çift sürmeli göz aşağıdaki kiraz dallarının, kırmızı kiremitlerin, horoz ve çocuk seslerinin, ihtiyar iniltilerin, genç adımların, İpragaz arabasının, patlıcan tavanın, veresiye defterlerinin, kiracıların, berberlerin, bulutların, kuşların, heveslerin, vaatlerin arasından sıyrılıp geçti. Kambur Hafız’ın midesi…
İlk Namaz – Ömer Seyfettin
Oh, bu sabah ne kadar soğuktu, yatağımın sıcaklığını terk ettiğim vakit, çılgın fırtınalarla haykırarak, tehditkâr rüzgârlarla camları döverek geçen gecenin bütün soğuğunu emmiş olan soğuk terliklere çıplak ayaklarımı sokunca, titrediğimi hissettim. Hizmetçim uyuyordu. Onu bu…
Fahri Usta – Hasan Kallimci
İşte güneş yine çıkmıştı. Soğuk kış günlerinde, güneşin bulutların arasından kendini göstermesi, kapanıp kaldığı odadan kısa bir müddet için de olsa kurtulması bakımından büyük bir fırsattı. Sandalyesini merdiven altından çıkardı, bahçeye taşıdı ve güneşi iyice…
Dolaşık’ın Kamyonu – Kerim Aydın Erdem
Kasabalının gözü on beş gündür yoldaydı. O Dolaşık da bulunup gelmemişti. Gelip de “aha aldığım kamyon” dememişti. Ne vardı bu kadar uzatacak. Peşin para sayılmayacak mı? “Al paranı ver malımı” dedin mi akan sular durulurdu….
Bir Tükenişin Öyküsü – Tülay Uğuzman
Vurmak ile çarpmak arasında bir gürültü ile kapıyı kapattı, kendini dışarıya attı. Kalbi hızlı hızlı çarpıyor, elleri titriyordu. Yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Gözleri ayaklarına kaydı. Bir tekini tam olarak giyemediği ayakkabısı, ayağında iğreti duruyordu. Elinde…
Rozalya Ana – Sevinç Çokum
Mart rüzgârının kırbaçladığı kadınlar, ıslak küçük tezgâhlarına sıraladıkları yeşil soğan, kırmızı turp, kuru sarımsak ve şakayık, lale demetlerinin gerisinde durmuş, bekleşiyorlardı. Havanın rengi koyulaşıp, caddeyi iş dönüşlerinin kalabalığı sardığında otobüslerin ve tramvayların aydınlığı bu kıpırtısız…
Gelinlik Kız – Selim İleri
Çocukken gidilen evler iki türlüydü: Annemin seçtiği dostluklar ve gitmek zorunda kaldığı yerler. Annemin gönlünce kurduğu dostlukları severdim ben. Çoğu dünyadan elini, eteğini çekmiş kimselerdi. Öyle yerlere gideceğimizde annemin ince kıvrımlarla biçimlenmiş dudakları sevinçle çözülüyor;…
Motor – Samim Kocagöz
Müdürün kapısı ardına kadar açıktı. Yusuf Ak, bitmez tükenmez merdivenleri ahlaya oflaya çıktı; müdürün yanına girmeden önce, açık kapının karşısına, duvara sırtını dayayarak yere çömeldi. Dizleri titriyor, kalbi küt küt çarpıyordu. Ellerini göğsünün üstüne kavuşturdu….
Pandomima – Sami Paşazede Sezai
Haseki taraflarında bir çıkmaz sokağın içinde yalnız duran üç odalı bir ev, bir mezar gibi, sonsuz bir sessizlikle doluydu. Bir eskimişlik ve unutulmuşluk içersinde terk edilmiş halde bulunuyordu. Çatısından kopan bir tahta, damından uçan bir…
Karanfiller ve Domates Suyu – Sait Faik Abasıyanık
Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün, kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir…
Arabalar Beş Kuruşa – Sabahattin Ali
Akşam, caddelerin kalabalık zamanında, köşe başına bir kadınla bir çocuk gelirdi. Siyah bir çarşafa bürünen kadın elleriyle çarşafını yüzüne kapatır, yalnız iki siyah göz, sokağın yarı aydınlığında, parıltısız, önüne bakardı. Çocuk yanında ayakta dururken o…
Bir Yudum Su – Reşat Nuri Güntekin
– Bugün hava çok güzel baba, beni gezmeye götürür müsün? – Peki, Nevin… söyle, araba bulsunlar. – Yok baba, ben yürümek istiyorum. Geçen sene bugün korunun öte tarafındaki ince yoldan deniz kenarına inmiştik. Gene öyle…
Eskici – Refik Halit Karay
Vapur rıhtımından kalkıp da Marmara’ya doğru uzaklaşmaya başlayınca yolcuyu geçirmeye gelenler, üzerlerinden ağır bir yük kalkmış gibi ferahladılar. “Çocukcağız Arabistan’da rahat eder,” dediler. Hayırlı bir iş yaptıklarına herkesi inandırmış olanların uydurma neşesiyle, fakat gönülleri isli,…
Güvercinler Kanada Kalktı – Oyhan Hasan Bıldırki
Bir şiire takılmışım, peşi sıra sürükleniyorum. Gönlüm ve kafam, saç tellerimin en ucundan, ayak parmaklarımda biten bütün kılcal damarlarıma kadar bir tek hücremi atlamaksızın, o şiirin büyüleyici etkisiyle sarmaş dolaş. Dopdoluyum. Bıraksalar, taşacağım. Bu şiire,…
Unutulan – Oğuz Atay
“Ben tavan arasındayım sevgilim!” diye bağırdı delikten aşağı doğru. “Eski kitaplar bugünlerde çok para ediyor. Bir bakmak istiyorum onlara.” Son sözlerimi duydu mu? “Orası çok karanlıktır; dur, sana bir fener vereyim.” İyi. Durgun bir gün….
Ümit Fakirin Ekmeği – Nezihe Meriç
O hâlsiz, zayıf kadın, hiçbir şey ummadan yolun kenarında yürüyordu. Başındaki çiçekli eşarbı ağarmış, rengini atmış siyah mantosunun etekleri tarazlanmıştı. Kızgın ağustos güneşinin bütün ışığı diklemesine tepesine iniyor, lastik ayakkabılarının içinde ayakları, terden, yorgunluktan karıncalanıyordu….
Sahan Külbastısı – Memduh Şevket Esendal
Yemeğe giderken, alışkanlıkla, kitapçının önünde durdum, kitaplara bakıyordum; bir yandan da «Ne yesem?» diye düşünüyordum. Canım sahan külbastısı istiyor. Bizim lokantalarımızda, aşçı dükkânlarında bulunmaz ki, ev ister. Yalnız evle de olmaz, bilen, anlayan, pişiren olmalı….
Hep Onlar İçin – Mehmet Rauf
Sabahleyin Bedri Bey memuriyetine gitmek üzere hazırlanıp bir kere öpmek için kızlarının odasına geldiği vakit, onlar karşı karşıya kurulmuş karyolalarında henüz sütlerini içmekte idiler. Babalarında onlar için nasıl âteşli bir düşkünlük varsa, onlarda da babalarına…
Miras Keçe – Kenan Hulusi Koray
Biz insanlar, şu etrafımızdaki cansız şeyler için ne biliyoruz? Yatak odalarımızın bir tarafında yahut başucumuzda duran şu komodin, içinde yattığımız şu karyola, üzerinde yemek yediğimiz masalar, duvardaki bir çerçeve, hülasa evimizi teşkil eden bu şeyler…
Misafir – Hüseyin Rahmi Gürpınar
Onlar geleli tam on dokuz gün ve o kadar gece olmuştu. Karı koca, iki de çocuk… Dört can… Şimdi her gün iki okka ekmek fazla alınıyor ve her masraf ona göre artıyordu. Zaten ev dardı….
Elif – İnci Aral
Işıltılı, yer yer işlemeli bir beyazlığın içinde oturuyor. Kınadan kararmış ellerini yorgun bir gevşeklikle kucağında unutmuş. Duvağın altında incecik incecik örülüp bağlanmış saçları, Mehmet Ali uğraşıp çözsün diye. Pencerenin önündeki sedirde oturuyor. Ağaçtan oyularak uyumsuzca…
Tenha Bir Dünya – Hatice Bilen Buğra
Caddenin iki yönlü kalabalığı arasında, yavaş yavaş yürüyordu genç kadın. Bu, isteksiz ve amaçsız gezintinin nereye varacağını hiç düşünmeden, adımlarının yönlendirişine bırakıvermişti kendisini. Ansızın yolunu kesen bir kediden ürküp de başını kaldırdığı zaman, Kadıköy Kız…
On İkiye Bir Var – Haldun Taner
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık:…
İbrahim Oğlu İbrahim Öyküsü – Fatma Edgü
Baba-oğul İbrahim’lerin öyküsünü Halit’ten dinledim. Karın seyrek, sulu sepken yağdığı, güneşli günlerin arttığı, ayıların kış uykusundan uyanıp inlerinden çıktığı Nisan sonu-Mayıs başı arası günlerden birinde, beni avcılığa ısındırmaya çalışan Halit’le çıktığımız bir av sabahında, erimeye…
Karanfilli Kavga – Fatma Karabıyık Barbarosmanoğlu
Benden bana hep hasretler kaldı… Mevsimlerin de kendine has bir dili var. Uzun yaz ikindilerinin dili en şair olanı. Susturulamaz mısralar gönderiyor içeriye. Oysa oda dağınık. Tek bir mısra için bile ne odada ne de…
Karanfilsiz – Adalet Ağaoğlu
“İşim mi?.. Eh işte…” Caddede, kalabalık arasında kulağıma çarpan söz, bu. Bu kadarcık İşim mi? Eh işte… Öyle, sapı kırık, taç yaprakları dökük bir ses. Dönüp bakmadım. Kim olduğunu görmedim. Küçük bir işmiş. Önemsiz bir…
Bir Yol – Ahmet Hamdi Tanpınar
Birdenbire ayağa kalktı ve eliyle trenin penceresinden işaret ederek: -İşte, dedi, şu gördüğünüz küçük yol, şu iki ağaç arasında tepenin eteğini kıvrılan patika… Fevkalade hiçbir tarafı yok değil mi? Hemen her yerde bol bol rast…
Bahar – Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Pencereleri açın! Hava girsin! Akan rüzgâr, bu odanın kokusunu, hayalatını, hatıratını, sürsün götürsün! Güneş girsin! Yağan ışık, köşelerin gölgelerini bozsun silsin! Pencereler açıldı. Hava bürüdü. Güneş yürüdü. Hayalat, hatırat, siyah düşünceler sürüldü, silindi. Ve ben…
Göç Zamanı – Bahaeddin Özkişi
Siz hiç sabaha karşı bir ses duydunuz mu? Yollarda ilk ayak seslerinden çok daha önce, bir ses? Bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir yere…
Gel İçimde Ağla – Durali Yılmaz
Yaşlı gözlerini göstererek, o sevimli, küçük başını göğsüme yaslama. “Neden gözlerin yaşardı?” diyorum; kesik kesik nefeslerle susuyorsun, başını kaldırıp bakmıyorsun yüzüme. Biliyorum duygularını anlatamıyorsun. Çünkü hiçbir sözlükte senin duygularını anlatabilecek bir kelime yok. Sen başkalarının…
Ferhunde Kalfa – Halit Ziya Uşaklıgil
-Hikâye- (Sadeleştirilmiştir.) Ferhunde küçük hanımla beraber büyümüştü. Beraber büyümüş olmak ayrıcalığı Ferhunde’ye bütün ev halkı içinde bir özel yer, bir o kadar da kural dışılık vermişti. Kaç kereler efendinin ağzından işitmişti ki Ferhunde evin bir…