Güneşli ve sıcak bir yaz günüydü. Şehrin meydanındaki saat, öğle sonu ikiyi gösteriyordu. K.’nin dağ köylerinden, on-on bir yaşlarında, iri kara gözlü, işlemeli sarı bir mintanla şayak bir şalvar giyinmiş, genç irisi bir çocuk, elinde…
Mesajlar etiketlendi 40 Hikaye
Taşın Başı – Yaşar Hadi Öner
Taşın Başı, köyün kıyısında iri iri taşların dizili olduğu yerin adıydı. Rahmetli Yetim Mehmet’in harmanının tam kenarındaydı. Yetim Mehmet ta gençlik zamanında akrabalarının ve komşularının da yardımıyla şimdi çoğu yılların etkisiyle aşınıp taşınmış, üzerinde yosunlar…
Kambur Hafız ve Minare – Mustafa Kutlu
Bir çift sürmeli göz aşağıdaki kiraz dallarının, kırmızı kiremitlerin, horoz ve çocuk seslerinin, ihtiyar iniltilerin, genç adımların, İpragaz arabasının, patlıcan tavanın, veresiye defterlerinin, kiracıların, berberlerin, bulutların, kuşların, heveslerin, vaatlerin arasından sıyrılıp geçti. Kambur Hafız’ın midesi…
İlk Namaz – Ömer Seyfettin
Oh, bu sabah ne kadar soğuktu, yatağımın sıcaklığını terk ettiğim vakit, çılgın fırtınalarla haykırarak, tehditkâr rüzgârlarla camları döverek geçen gecenin bütün soğuğunu emmiş olan soğuk terliklere çıplak ayaklarımı sokunca, titrediğimi hissettim. Hizmetçim uyuyordu. Onu bu…
Fahri Usta – Hasan Kallimci
İşte güneş yine çıkmıştı. Soğuk kış günlerinde, güneşin bulutların arasından kendini göstermesi, kapanıp kaldığı odadan kısa bir müddet için de olsa kurtulması bakımından büyük bir fırsattı. Sandalyesini merdiven altından çıkardı, bahçeye taşıdı ve güneşi iyice…
Dolaşık’ın Kamyonu – Kerim Aydın Erdem
Kasabalının gözü on beş gündür yoldaydı. O Dolaşık da bulunup gelmemişti. Gelip de “aha aldığım kamyon” dememişti. Ne vardı bu kadar uzatacak. Peşin para sayılmayacak mı? “Al paranı ver malımı” dedin mi akan sular durulurdu….
Bir Tükenişin Öyküsü – Tülay Uğuzman
Vurmak ile çarpmak arasında bir gürültü ile kapıyı kapattı, kendini dışarıya attı. Kalbi hızlı hızlı çarpıyor, elleri titriyordu. Yüzü öfkeden kıpkırmızı olmuştu. Gözleri ayaklarına kaydı. Bir tekini tam olarak giyemediği ayakkabısı, ayağında iğreti duruyordu. Elinde…
Bayram Hediyesi – Mehmet Niyazi Özdemir
“Dr. Baymirza Hayıt’a aittir” Dağa taşa su usul usul yürümeye, kelebekler kanatlanıp uçmaya hazırlanıyordu. Tabiat, rengarenk çiçeklerle süslenerek bir başka âlemin yolculuğuna çıkacaktı. O dilsiz ağaçlar neşelenecek, dünyaların gizlendiği tomurcuklar güneşin bereketli öpüşleriyle elmayı, narı,…
Arabacı – Kemal Tahir
Çerkeş’ten çıkınca hayvanları durdurttu. Yere atladı. Arabanın üstünde döşeme yoktu. Arkada dingili, sulak çivisine kadar geri çekti. Bu suretle araba, ok boyunca uzamıştı. Çatalın altına asılı yağdanlıktan tavuk kanadını alıp tekerlekleri yağladı. Sağ hayvan, Delikır,…
Misafir – Hüseyin Rahmi Gürpınar
Onlar geleli tam on dokuz gün ve o kadar gece olmuştu. Karı koca, iki de çocuk… Dört can… Şimdi her gün iki okka ekmek fazla alınıyor ve her masraf ona göre artıyordu. Zaten ev dardı….
Elif – İnci Aral
Işıltılı, yer yer işlemeli bir beyazlığın içinde oturuyor. Kınadan kararmış ellerini yorgun bir gevşeklikle kucağında unutmuş. Duvağın altında incecik incecik örülüp bağlanmış saçları, Mehmet Ali uğraşıp çözsün diye. Pencerenin önündeki sedirde oturuyor. Ağaçtan oyularak uyumsuzca…
Tenha Bir Dünya – Hatice Bilen Buğra
Caddenin iki yönlü kalabalığı arasında, yavaş yavaş yürüyordu genç kadın. Bu, isteksiz ve amaçsız gezintinin nereye varacağını hiç düşünmeden, adımlarının yönlendirişine bırakıvermişti kendisini. Ansızın yolunu kesen bir kediden ürküp de başını kaldırdığı zaman, Kadıköy Kız…
On İkiye Bir Var – Haldun Taner
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık:…
İbrahim Oğlu İbrahim Öyküsü – Fatma Edgü
Baba-oğul İbrahim’lerin öyküsünü Halit’ten dinledim. Karın seyrek, sulu sepken yağdığı, güneşli günlerin arttığı, ayıların kış uykusundan uyanıp inlerinden çıktığı Nisan sonu-Mayıs başı arası günlerden birinde, beni avcılığa ısındırmaya çalışan Halit’le çıktığımız bir av sabahında, erimeye…
Karanfilli Kavga – Fatma Karabıyık Barbarosmanoğlu
Benden bana hep hasretler kaldı… Mevsimlerin de kendine has bir dili var. Uzun yaz ikindilerinin dili en şair olanı. Susturulamaz mısralar gönderiyor içeriye. Oysa oda dağınık. Tek bir mısra için bile ne odada ne de…
Karanfilsiz – Adalet Ağaoğlu
“İşim mi?.. Eh işte…” Caddede, kalabalık arasında kulağıma çarpan söz, bu. Bu kadarcık İşim mi? Eh işte… Öyle, sapı kırık, taç yaprakları dökük bir ses. Dönüp bakmadım. Kim olduğunu görmedim. Küçük bir işmiş. Önemsiz bir…
Bir Yol – Ahmet Hamdi Tanpınar
Birdenbire ayağa kalktı ve eliyle trenin penceresinden işaret ederek: -İşte, dedi, şu gördüğünüz küçük yol, şu iki ağaç arasında tepenin eteğini kıvrılan patika… Fevkalade hiçbir tarafı yok değil mi? Hemen her yerde bol bol rast…
Bahar – Ahmet Hikmet Müftüoğlu
Pencereleri açın! Hava girsin! Akan rüzgâr, bu odanın kokusunu, hayalatını, hatıratını, sürsün götürsün! Güneş girsin! Yağan ışık, köşelerin gölgelerini bozsun silsin! Pencereler açıldı. Hava bürüdü. Güneş yürüdü. Hayalat, hatırat, siyah düşünceler sürüldü, silindi. Ve ben…
Göç Zamanı – Bahaeddin Özkişi
Siz hiç sabaha karşı bir ses duydunuz mu? Yollarda ilk ayak seslerinden çok daha önce, bir ses? Bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir yere…
Gel İçimde Ağla – Durali Yılmaz
Yaşlı gözlerini göstererek, o sevimli, küçük başını göğsüme yaslama. “Neden gözlerin yaşardı?” diyorum; kesik kesik nefeslerle susuyorsun, başını kaldırıp bakmıyorsun yüzüme. Biliyorum duygularını anlatamıyorsun. Çünkü hiçbir sözlükte senin duygularını anlatabilecek bir kelime yok. Sen başkalarının…